4 Şubat 2008 Pazartesi

BİR KİŞİ NEDEN ÜÇ KİŞİ OLSUN

BİR KİŞİ NEDEN ÜÇ KİŞİ DİR. / FELSEFİK DÖKTÜRMELER.2

İnsanları çoğunlukla tanıdıkları yada tanıdıklarını zannetikleri kişilerin, farklılıklarını gördüklerinde büyük sukutu hayale kapılırlar ve en çok da buna üzülürler.Acaba gerçektende bu insanlar mı farklı laşıyorlar, yoksa bizler, onlar için koymuş olduğumuz standarları yanlışmı belirliyoruz.Meseleyi biraz daha anlaşılır kılmak için .Anlatmak istediğim şeye farklı bir açıdan yaklaşıyorum.Örneğin,Sezarın,ölüm anında,Hayret ve şaşkınlıkla söylediği,dillere destan, olmuş bir sözünü ele alacak olursak "SENDEMİ BRÜTÜS" derken Evladı yerine koyduğu Brütüsün hainliğine mi , şaşırmıştı. Yoksa Brütüsteki ihanet cevherini fark edememiş olmasının yarattığı hayal kırıklığımı idi onu üzen.Ben şahsen Sezarın, Az sonra ölümü tatmanın vereceği korkudan dolayı korktuğunu ve şaşırdığını , üzüldüğünü düşünmüyorum. O,brütüs hakkında ki kanaatinin yanlışlığından dolayı üzüntü ve acı çekmişti.Yoksa hayatı boyunca ömrü savaşlarda geçen biri zaten her an ölümle kol kola geziyor demektir. Ve böyle birini ölüm korkusunun meydana getirdiği şok korkutamaz, ve üzemez.

Geçen gece , ıcq dan tanıştığım bir hanım arkadaş, Sohbet esnasında ,Ünlü birinin ,O güne kadar hiç duymadığım, sözünü yazmıştı. (Mark Twain.)Şöyle diyormuş. “İki kişi konuşurken aslında ortada altı kişi vardır.” Hayretim bir kat artmıştı ,Nasıl yani dediğimde o devamla “ Önce gerçek sen, Sonra görünen sen ve , karşındaki kişinin gördüğü sen” İşte aslında, hayatın içindeki bütün yanılgımız bu idi .Biz asla Derune inmeden, karşımızdaki kişiyi , olduğu kişi gibi değil de . görmek istediğimiz kişi olarak görürüz.Yada bize görünen sureti ile onu olmasını isteğimiz kişi haline getiririz. Ve gerçek yüzü ile karşılaşınca hayıflanmamız ve üzüntümüz.Tesbitimizde ki hatanın, yanlışlığından ve yüzümüze hayret ve şaşkınlık olarak vurulmasından dolayıdır.İşte Sezar ın üzüntüsü ve şaşkınlığıda bu idi

Bu tesbit hatası , belki bizde bir manevi bir yıkıma veya maddi anlamda bir zarara yol bile açmış olabilir.Eğer gönlümüzü vermişsek ,Bunun (İlle Aşk şeklinde olması da gerekmez). sonucu kalbimizin kırılması, ve bir iştiyaka, bir firaka sebeb olmuş olabilir.Yani sonuçları , ruhsal bağlantımızın , boyutunun büyüklüğü kadar değil onun iki katıdır. Öncelikle hayallerimizin yıkılmasının meydana getirdiği manevi bağlamda, ruhsal zarar ve maddi bağlamda da bir depresyondur.Elbetteki Pskiatri ilminin,tedavisi konusu olan Depresyon.Maddi boyutu olan bir rahatsızlıktır. Buna ruhaniyat adı vermek yanlıştır.Bu yüzden benzeş gibi gözükselerde .ikisi birbirinden tamamen farklılıklar arz eder.Her ne ise,konumuz bu olmadığı için burda kesip, devam edelim.

Nerde kalmıştık. Evet, Kaybımız maddi bağlamda ise, Yani Para , mal mülk vs. babında ise sonuç yine aynıdır. Yani çöküntü iki mislidir. Hem maddi kaybımızdır söz konusu olan ve hem de bu kaybın ortaya çıkardığı üzüntü,hayal kırıklığı ve ruhsal bunalımdır. Yeri gelmişken değinmeden geçemeyeceğim. Aslında Aşklardaki , hüsranın sebebi de, Aşık olunana hak etmediği misyonları yükledikten , (yani kendi hayallerimizin kalıbına soktuktan) sonra, onun bize aynı oranda misyonlar yüklememiş olmasının ortaya çıkardığı hayal kırıklığıdır bizi yıkıma sevk eden.Ve bunda onun bir suçu yoktur ve olamazda. Çünkü Aşk bilinenin aksine tek taraflı yaşanan bir hayat biçimidir. Yani Aşklar tek kişiliktir. Ve tek yaşanır.Aşık olduğumuz kişi , bizden kendisini, istediğimiz kalıba sokmamızı istememiştir ki.Belki günün birinde , o aşık olacağı kişiye, o misyonu yükleyip aynı hayal kırıklığını ve boyun büküklüğünü yaşayacaktır ama, bu asla biz olmayacağız. Ona aşkımız devam ettiği müddetçe , olamayızda. Tekrar konumuza dönecek olursak:

Mark Tvain her ne kadar ortada altı kişi var diyorsa da , biz karşımızdaki üçüncü kişiyi atıp ikisi ile meşgul olmalıyız.Yani bu üçüncü kişi , zatın bize kendinle ilgili göstermek istediği . Mademki ikiye indirgedik , O halde ,bize ne..? onun nasıl görünmek istediğinden. Bize lazım olan . Kişiyi hangi boyutta görüyoruz,(bir) . ve (iki) o kişi gördüğümüz boyutun adamı mı. Yani kişinin asli hüvviyeti, gerçek kişiliği.İşte bu ikisini birleştirdiğimizde , bizim için ortada sadece bir kişi kalır.Bunu anlamak içinde uzun uzun formüller aramaya uğraşmaya lüzum yok.Doğruluk, adalet ve hak anlayışı,Yalana karşı tumumu ve, egoizmi ne boyutta, karşıdakine saygısı , ön yargıları.Maddi tutkuları,Maneviyat anlayışı.Bütün insani değerler terazisinde tarttıktan sonra . İbrenin göstereceği istikamet.Nisbetinde , kişi hakkında oluşturacağımız değerler asla şaşmaz.

Sanırım Mark bu değerlerin bazılarından bi haber olduğu için , biri çok görme yanılgısına düşmüş olabilir.Ve bizimde gerçek hayattaki yanılgılarımız .Yakınımıza getirdiğimiz kişiler hakkında yeterince titiz davranmamızdan kaynaklanan birer hatadan başka bir şey değildir. Biz gerçekte Bir isek. Asla karşıdakini birden çok görmemiz mümkün değildir.Öncelikle bizim bir olmamız gerekmektedir.

AKEDO.09.08.2007


Hazretin , az önce bir değişi daha elime geçti. aynı yanılgı ordada devam etmekte belkide yukardaki sözlerine kaynaklık eden bir söz

Herkes aya benzer, kimseye göstermediği karanlık bir yüzü vardır.

Evet vardır...kimse görmesede biz yinede biliriz o yüzün gizli ve karanlık olduğunu , işte bu yüzden. üçü bir yaptık ya........GÖRENE............ KÖRE NE ?



Hiç yorum yok: